Tarihin yazıyla başladığı göz önüne alındığında, Türklerin yazılı belgelerle kendilerini ifade ettikleri dönem Türk tarihinin yalnızca son 1500 yıllık kesitini içerir.

Bundan önceki dönemlere ait Türk medeniyetine ilişkin kaynaklar maalesef elimizde bulunmamaktadır.

Türkler Ön Asya’ya gelene kadar göçebe bir toplum yapısına sahip olduklarından, müzik icrasında kullandıkları çalgılar daima kolay taşınabilennitelikte çalgılar olmuştur. Müziklerindeki ses sistemi de buna paralel olarak kurgulanmıştır ve tamamıyla doğal sesleri içerir. Edebiyat ve müziğin birbirinin ayrılmaz parçası olması söze yüklenen misyonla ilişkilidir.

Çalgısal repertuar bu müziğin içinde son derece önemli ancak küçük bir bölümü oluşturur. İkinci önemli husus, tarihin bilebildiğimiz dönemleri içinde yer alan Türk müziğinin makamsal bir müzik olduğudur. Bu makam sistemi bugün kullanılan makam sisteminden zaman zaman farklılıklar gösterdiği bilinmektedir. Örneğin Asya’da –bugün hâlâ var olan- kullanılan müzik sistemi Pentatonik (Beş Sesli) müzik sistemidir. Ön Asya’ya , Anadolu ve Balkanlara gidildikçe bu sistem yerini makamsal müziğe bırakmıştır.

Genel hatlarıyla bakıldığında Türk müziğinin tarih içerisindeki seyri üç ana dönemde incelenebilir:

1) İslamiyetten önceki Türk Müziği

Türklerin tarihinde karanlık dönem olarak nitelendirebileceğimiz bu dönem İslam öncesi kültürlerin ve dinlerin büyük rolü olduğu muhakkaktır. Özellikle Şamanizm, Maniheizm, Budizm gibi mistik öğeler ile destansı şarkı geleneği bu dönemde neredeyse tüm Türk boylarında yaygındır.

2)İslamiyetten sonraki Türk Müziği

İslamla gelişen ve çeşitlenen Türk hayatında hiç kuşkusuz müziğin de önemli bir yeri ve önemi vardır. Türklerin İslam kültür dairesi içerisine girmesiyle birlikte müzik kültürlerindeki en temel değişim müzik sisteminde olmuştur. Pentatonik ve Heptatonik ses sistemlerinin ardından makamsal müziğin Ön Asya’daki ve Anadolu’daki izleriyle tanışan Türkler bu alanda çok ileri giderek şaheserler yaratmışlardır. Yunus Emre, Mevlana gibi şair, fikir adamı kimliğindeki kişilerin çevresindeki hareket yeni müziğin oluşumunda da etkili olmuştur. Osmanlı İmparatorluğuyla birlikte tarihin en parlak dönemlerini müzik kültürleriyle de yaşatmışlardır.

3) Cumhuriyetle Başlayan Çağdaş Türk Müziği

XIX. Yüzyılın batılı aydınlanmacı fikri hareketi Türkiye’de bambaşka bir oluşumun da habercisi olmuştur. O güne kadar hep bir kenarda kalan halk kültürü bu dönemde öne çıkmış, halk müziği ile ilgili çalışmalara, derlemelere hız verilmiştir. Bir yandan çağdaş batılı müzikler konusunda eğitim verilirken diğer yandan Anadolu’dan ezgi toplayan müzisyenler yepyeni bir hareketin öncüsü olmuşlardır. Türk müziğinin modern batı uygarlığı ile bütünleşmesi sürecinde, halk ezgileri önemli bir misyonu üstlenmiştir. Bugün Türk müzik sektörünün en büyük ve sürükleyici ayağı halk müziğidir.

Kıtalararası Müzik Serüvenine
hazır mısınız?

BİLGİLENDİRME FORMU

7 Nota 7 Kıta - Turkish Chamber Orchestra Kültür-Sanat projesi kapsamında talep etmiş olduğunuz bilgileri bize iletebilirsiniz.